Tarih boyunca siyasi gelişmeleri şekillendiren, hatta savaş ve barışın zamanını dahi tayin eden en önemli unsurlardan biri de ekonomik çıkarlardır. İnsanlık tarihi boyunca toplumlar kendilerinde olmayanı sağlamak için savaş vermişken, günümüzün modern toplumları bu savaşı -başkasında olmasın- diye vermektedir. Elbette insanlık tarihi; ekonomik kazanım ve çıkarların tarihi olarak düşünülürse, bu savaşların gelecekte de devam edeceği şüphe götürmez bir gerçek. Son dönemde Filistin’de yaşanan gelişmeler de her ne kadar tarihsel, toplumsal ve siyasal süreçlerle ilişkilendirilse de arka planında ve alt yapısında ekonominin kirli ilişki ağlarını barındırıyor. Yaşadığımız son bir aylık süreçte İsrail saldırıları nedeniyle çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce Filistinli yaşamını yitirdi. Bu konuyla ilgili ciddi bir yaptırım kararı henüz alınmamışken, dünyadan çok ciddi bir tepki de görülmedi. Hatta savaş suçu sayılabilecek çok sayıda gelişme yaşansa da hâlihazırda İsrail’in arkasında duran pek çok ülke var.

Ukrayna – Rusya savaşı başladıktan sonra Rusya neredeyse küresel ekonomik sistemden tecrit edilirken, İsrail için herhangi bir yaptırım kararı alınmamasının sebebi ne olabilir?

Aslında bizler bugün bu gelişmelere odaklanmışken, yaşanan olayların daha öncesinde Eylül ayında Hindistan’daki G20 toplantıları sırasında önemli bir gelişme meydana geldi. İsmi kısaca ‘IMEC’ olan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na yönelik ilk imzalar atıldı. Yeni ekonomik koridor, Çin’in ‘Kuşak-Yol Girişimi’ne alternatif olarak sunuldu. Uygulanabilirliği ve hayata geçirilebilirliği tartışmalı olsa da, Çin eksenine alternatif bir girişim olması açısından oldukça dikkati çekici. Hindistan’ın Bombay Limanından deniz yolu ile başlayan yeni ticaret yolu Dubai’den tren yoluyla önce Suudi Arabistan’a, ardından Ürdün üzerinden Hayfa Limanına bağlanıyor. Devamında Yunanistan-Pire Limanına kadar deniz yolu ile devam ediyor. Hem ticari ürünlerin, hem de enerjinin bu hat üzerinden Avrupa’ya taşınması mümkün olabilecek. Çin ve Rusya’yı dışarıda bırakan ve Avrupa’yı bu iki güce bağımlı kılmaktan kurtaran bir girişim.

Bu süreçte İsrail’e en büyük desteği veren ülkelerden birinin Hindistan olması da hiç şaşırtıcı değil. Planlanan yeni ekonomik koridorun başlangıç noktasının Hindistan olduğu düşünüldüğünde, ekonomik çıkarların binlerce kişinin yaşam hakkının önüne geçtiği söylenebilir. Koridorun bitiş durağı olan Avrupa’da da Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere İsrail’in sadık müttefikleri arasında. Onlar için de enerji konusunda Rusya ve İran’a bağımlılığı azaltacak her türlü girişim desteklenmek zorunda. İsrail üzerinden doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınma fikri, onlar için oldukça değerli. Bu sebeple İsrail’in her türlü saldırılarını görmezden gelecekleri söylenebilir. İsrail yönetimi ‘vadedilmiş topraklar’ için savaş verdiğini söylerken bunun için hangi motivasyonla hareket ettiğini de bilmek gerekiyor. Aslında, İsrail yönetimi açısından günümüzde vadedilmiş toprakların üzeri değil, altındaki zengin kaynaklar ve bu kaynakların kontrolü önemli. Tabii ki müttefiki ABD için de… Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Zbigniew Brzezinski’nin Büyük Satranç Tahtası kitabında da belirttiği gibi, ABD için Avrasya -özel olarak da Orta Doğu’daki- hâkimiyeti, küresel hâkimiyet için en önemli koşullardan biri. Bunun için her zaman ve her türlü mücadelelerinde İsrail’e destek verecektir. IMEC’in şimdilik dışında kalan Türkiye ise dünyadaki pek çok olumsuz gelişmeye rağmen stratejik konumu nedeniyle 21. yüz - yılda ekonomik bir merkez olmaya aday. Bunu da barış doktrini ve insani yardımlarıyla başaracak. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin 100’üncü yılının kutlu olması ve ülkemizin nice yüz yıllara ulaşması dileğiyle…