Fly Mobilya, 2004 yılında tek sermayesi yüksek bilgi olan 4 teknik öğretmen tarafından 50 metrekarelik bir atölyede dekorasyon işleri ve butik tarzda müşteri işleri yaparak ticari hayatına başlamıştır.

Sıfır sermaye ile kurulmuş olmanın zorluklarını bilgi sermayesi ile aşan firmamız, yüzde yüz müşteri memnuniyeti, estetik anlayışı, ekonomik ve ergonomik ürünlerinin yanı sıra ‘ağızdan çıkan söz senettir’ anlayışı ile sektörün en güvenilir firmalarından biri olmuştur.  Başarı merdivenlerini yavaş yavaş çıkmaya başlayan firmamız istihdama da önemli katkılar sağlamaktadır.

2010 yılında üretim tesisimizi 50 metrekareden 3.000 metrekare kapalı üretim alanı, 2.000 metrekare depo alanı ve 1.500 metre kare açık alana taşırken, üretimde ise farklı bir hizmet alanına yönelerek offline kanalda Türkiye’nin önde gelen tüm kurumsal yapı marketlerinde ve ihracat kanalında hizmet vermeye başladık. Bu alanlarda kendisini ispatlayan firmamız geleceğin ticaretinin ise e-ticarette olduğunu farkederek 2015 yılında e-ticarete yönelmiş ve Türkiye’nin önde gelen tüm e-ticaret firmalarında aynı zamanda e-ihracatta da yerini almıştır.

Fly Mutfak, 2021 ve sonrası için ise istihdama ve ihracatını daha da güçlendirerek şuan mobilya ihracatında dünyanın 12., üretimde ise dünyanın 13. büyüğü olan Türkiye’nin sıralamasını daha öne çekmek ve ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.

Geçen yıl Mart ayında ülkemizde başlayan salgın, sektörümüzün ve firmamızın büyük beklentiler içinde olduğu bir dönemde ortaya çıktı. Pandemi süreci tüm sektörleri olduğu gibi mobilya sektörünü de derinden etkiledi. Ertelenen düğünler, satışın en çok yapıldığı hafta sonları uygulanan kısıtlamalar, pandeminin getirdiği karamsarlıktan dolayı ertelenen projeler sektörümüzü olumsuz etkiledi.  

Bu dönemde e-ticaretin önemi her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de gerekliliğini gösterdi. Altyapısı e-ticarete hazır olan firmalarımız pandemi sürecinde  avantajlı olsa da offline kanalların kapalı olması sektörümüzün dezavantajıydı. Pandemi süreci yeni bir hayatı tanıma, yeni alışkanlıkların yanında kendi kendimize yetebilecek bir ülke olmamızın önemini acı bir tecrübe ile de göstermiş oldu.

Sektörümüzü temsil eden 36 bin firma bulunuyor. Sektörümüzün istihdama ve ekonomiye katkıları azımsanamayacak kadar büyüktür. Ülke olarak büyümemizin yolu üretmekten geçiyor. Üreticiler olarak bizler elimizden gelen tüm imkanları seferber etmeye hazırız. İmkanlarımız ve gücümüzün yanına devlet destekleri rüzgar etkisi ile ivme kattığı takdirde Türkiye’nin büyümesine daha da fazla katkıda bulunacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Rüzgar etkisi olarak öncelikle nitelikli iş gücü üretebilecek, Türkiye’nin kalkınmasına destek verebilecek meslek liselerinin daha işlevsel hale gelmesi sağlanmalıdır. Meslek liselerinde mobilya başta olmak üzere bir çok bölüm öğrenci bulamamaktadır. Bu ileriye dönük büyük sıkıntıların sinyalleridir.
Diğer önemli konulardan birisi tasarımdır. Bugün tasarım denilince akla İtalya gelmektedir. Bizim millet olarak onlardan hiçbir eksiğimiz yoktur. Hatta ve hatta büyük artılarımız vardır. Ama maalesef Türkiye’mizde mobilya konusu başta olmak üzere bir çok sektörümüzde dünyaya örnek olabilecek tasarımcılarımız yetişmemektedir. Bu konu sektörümüzde büyük bir yaradır.

Tasarım konusunda BTSO Mobilya Konseyi başkanımız Sayın Raşit Karaaslan, 38. Komitemiz ve temsil ettiğimiz 12. Komite olarak  Bursa Teknik Üniversitesi’nde bir toplantı gerçekleştirdik. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Arif Karademir ve Mimarlık Bölüm Başkanı Sayın Didem Güneş Yılmaz Hanım ile rektör yardımcılarımızın da katıldığı toplantıda talep ve önerilerimiz ile verebileceğimiz destekleri aktardık. Toplantıda Mimarlık bölümlerinin ve kontenjanlarının sayısal artışı nedeniyle sektörün beklentileri doğrultusunda eğitim verilmesinin zorlaştığı ifade edildi. Bu durumu sanayici dili ile anlatmak gerekirse örneğin bir sanayici ihtiyaç fazlası ürettiği ürünü değersizleştirmekte, stokları eritmek için zararına bakmadan tüketmeye çalışmaktadır. Eğitim sistemi de devlet ve özel sektörün taleplerinden farklı bir şekilde insan yetiştirirdiği için burada hem meslekleri değersizleştiriyor, hem de insanları değersizleştiriyor. Yani eğitimde de arz talep dengesinin iyi kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Farklı bir konu ise nitelikli istihdam ve büyümeye olan ihtiyaç. Bu konuda devlet büyüklerimizin büyümeye yönelik destekleri sağlaması, hem istihdamı hem de ihracatını artırabilecek projeler sunan firmalara fabrika yeri hatta üretim tesisinin büyütemediği için kabuğundan çıkamayan KOBİ’lere daha büyük fabrika imkanı sağlaması faydalı olacaktır.

Son olarak 2020 yılının Şubat ayında gelen mobilyada KDV indirimi özellikle üretici firmalarımızın sırtına büyük bir kambur getirmiştir. Hammaddeyi yüzde 18 KDV oranı ile alıp ürünü yüzde 8 KDV ile satmak ve uzayan KDV iade süreçleri firmalarımızı zor durumda bırakmaktadır. Artan maliyetlerin yanı sıra düşük kar marjı ile büyümeye çalışan sektörümüz  bu yükü taşıyamamaktadır.