Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bursa Kadın Girişimciler Kurulu tarafından düzenlenen ‘İlham Veren Başarı Hikayeleri’ etkinliğine konuk olan Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli, NG Grup şirketlerinde her iki yöneticiden birinin kadın olduğunu söyledi.

Kadınların pozitif ayrımcılık nedeniyle değil hak ettikleri için yönetici pozisyonunda görev aldığını belirten Sema Güral Sürmeli, “Özellikle büyük işletmelerde sadece pozitif ayrımcılık nedeniyle bilgi, beceri ve deneyimine güvenilmeyen kişiler sadece kadın yönetici olsun anlayışıyla yönetici pozisyonuna getirilemez. Kadınlara güvenerek yolumuza devam edeceğiz.” dedi.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası çatısı altında faaliyet gösteren TOBB Bursa KGK tarafından ‘Başarırsın Çünkü Kadınsın’ mottosuyla düzenlenen “İlham Veren Başarı Hikayeleri” söyleşileri devam ediyor.

Programın Mart ayı konuğu Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli oldu. BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Koçaslan, Türkiye’nin 81 ilinde faaliyet gösteren kadın girişimci kurullarının başkanları ve kurul üyeleri ile çok sayıda kadın girişimci katıldığı programda Sema Güral Sürmeli, TOBB Bursa KGK Başkanı Sevgi Saygın’ın sorularını cevapladı.

 

Öncelikle kendinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz ?

Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanıyım. Aynı zamanda Kütahya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanıyım. Babam da Kütahya TSO başkanı olarak görev yaptı. TOBB, çocukluğumdan bu yana içinde olduğumuz bir camia. Bu programa da davet edilmiş olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Girişimcililkle alakalı birçok organizasyonda konuk olarak yer alıyorum ancak ben aslında bir girişimci değilim. Ailemle birlikte, ailemin kurduğu işler içerisinde çalışmaya başlayarak iş dünyasına girmiş birisiyim. Girişimcilik biraz daha farklı düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir kavram. Ancak ailemin işini sürdürüyor olmakla beraber kendi adıma yapmaya çalıştığım, inandığım ve takipçisi olduğum birçok konu oldu. Biz porselen üretiyoruz. Porselen üretimi son derece zor ve meşakkatli bir süreç. Ortaya çıkan ürün hepimizin ortak paydası. Türkiye’de birçok kişi mütemadiyen günde 2 veya 3 öğün bir üretttiğimiz ürünlerle sofrada buluşuyor. Bu da bizim için çok önemli bir şey. Ortaya koyduğumuz ürün hakkında çoğu zaman tüketici tarafından bize fikir olarak da geri dönüşler oluyor. Biz de bunun meyvelerini topluyoruz.

 

Bir röportajınızda ‘Eğitimi ile mesleği aynı olan şanslı kişilerdenim’ şeklinde bir ifadeniz var. Üniversite eğitiminiz için seramik bölümünü tercih ederken aile mesleğinizi devam ettirmek zorunda olduğunuzu mu düşündünüz ? Hayalinizde hiç farklı bir meslek oldu mu ?

Ben aslında hiç bugünkü yaptığım işleri düşünmemiştim. Çocukluğumda hep modacı olmayı hayal ettim. Bizim yaş dönemimizde sadece TRT-1 kanalı vardı. Pazar günleri moda-defile programı olurdu. O zamanlar hep çok ünlü bir modacı olacağımı, mankenlerimin tasarladığım kostümleri o programda göstereceklerini hayal ederdim. Genel olarak aslında sanata çok meraklı bir çocukluk dönemim vardı. İlerleyen yıllarda mesleğimi seçmem gereken bir döneme geldik. Yaş büyüdükçe ilgi ve beceriler de değişiyor. Önce doktorluk sonra endüstri mühendisliği derken yine aklımda sanatla ilgili bir şeyler yapmak vardı. O dönemde porselen üretimi de yapmaya başladık. Babam bir gün “Kızım sen modacı olmayı düşünüyorsun ama Kütahya’da yaşamayı düşünmüyorsun sanırım, İstanbul’da mı yaşayacaksın?” diye sordu. Bu benim için bir dönüm noktası oldu. Biz çok büyük, birbirine bağlı bir aileyiz. Benim modacı olabilmem için İstanbul’da olmam gerekiyordu çünkü bu işin merkezi orası. Babamın sorusu Kütahya’da kalmamla alakalı bana bir ipucu verdi. Kütahya’da kalmayı ve haute-couture modacı olmayı düşündüm. Ancak Kütahya’nın nüfusu ve yaşam şartları belli. Kimse para kazanamadığı bir mesleği olsun istemez. Bu şekilde mutlu olamaz. Ben de hayalimi rafa kaldırdım. Ancak heyecanımı ve yeteneklerimi sergileyeceğim bir şans doğdu ve üniversitede güzel sanatlar fakültesinde okudum. Şu an halihazırda yaptığımız iş olan porselenle paralel bir mesleğim oldu. Bu manada kendimi çok şanslı hissediyorum. İşimle alakalı arkadaşlarımla oturup bir şeyi değerlendirirken onlar biliyorlar ki ben o konuyu çok iyi biliyorum. Onlardan ne isteyeceğimi çok iyi biliyorum. 

Öte yandan ilerleyen süreçte kendime hayallerimi bir günlüğüne de olsa gerçekleştirebileceğim ortamlar yarattım. Bizim gibi ideallerinin peşinden koşup gerek maddi gerekse manevi olarak doyuma ulaşan kişilerin toplumsal fayda sağlayacak projelerin içinde yer alması gerektiğine inanıyorum. Bu düşünceyle ben de birçok vakıf ve dernekte aktif olarak görev üstlendim. Bu derneklerden birinin çalışmaları kapsamında bir gelinlik hazırladım ve bir günlüğüne modacı olabildim. Kendimi mutlu etmek, dünyamı renklendirebilmek ve en önemlisi başkalarına fayda sağlamak adına bu işleri yapmaya gayret ediyorum. 

 

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30 seviyelerinde. Bu oranın artması için hepimize çok büyük görevler düşüyor. Kütahya Porselen olarak siz iki fabrikanızı tümüyle kadınlara emanet ederek sorumluluğunuzu fazlasıyla yerine getiriyor ve örnek teşkil ediyorsunuz. Kadın istihdamı konusunda ilham veren bu yatırımlarınız hakkında bilgi verir misiniz ?

Kadın çalışan oranına bakıldığında haksız bir oran ve kazanç söz konusu. Biz bunu uzun yıllardır üst seviyelere çıkarmaya çalışıyoruz. Bütün grup bünyemizde kadın çalışan oranımız yüzde 25. Beyaz yaka çalışanlar içerisinde yüzde 35 kadın çalışan oranına sahibiz. Bu yüzde 35’in yarısı da yönetici pozisyonunda. Şirketlerimizde her iki yöneticiden biri kadın. Bunu söylemek bizler için bir gurur. Bununla beraber hem icra hem de yönetim kurulumuzda kadın yönetici oranımız yüzde 60. 5 kişiden oluşan kurul üyelerinin 3’ü kadın. Tabii bütün bunları yapıyoruz ama bizim şirketlerin kurucu başkanı babam. Bizlere bu yolu açan, bu vizyonu kazandıran bir erkek. Kadın erkek demeden babamız bizleri bu şekilde yetiştirdi. Hepimizi ‘evlat’ olarak gördü. Biz de aynı şekilde devam ediyoruz. Sanayicilik hiç kolay değil. Özellikle anadolu şirketlerinin işi çok daha zordur. Biz bu güveni sağladığımız için kendimizi şanslı hissediyoruz.

Kütahya’da iki fabrikamızın çalışanları tamamen kadın. Mayıs ayında devreye girecek yeni işletmemizin de çalışanları sadece kadın olacak. Biz kadınlara inanarak yolumuza devam edeceğiz. Üst düzey yöneticilerdeki kadın oranımızın yüksekliğiyle alakalı bana hep kadın yönetim kurulu başkanı olduğum için pozitif ayrımcılık yaptığım söyleniyor ama bu doğru değil. Gururla bu cevabı veriyorum. Bu kadar büyük işletmelerde sadece pozitif ayrımcılık nedeniyle bilgi, beceri ve deneyimine güvenilmeyen kişiler sadece kadın yönetici olsun diye bir birimin başına getirilemez. Kadınlar, ayrımcılıktan dolayı değil hak ettikleri için oradalar. Diğer çalışma birimlerinde pozitif ayrımcılık yapıyoruz ancak yönetim birimlerinde bu geçerli değil.

Eğer bir kadın evine ekmek götürüyor, çocuklarına bakıyor, ekonomik gücü kendinde görebiliyorsa hayata bakışı da çok farklı oluyor. Bu noktada işe alımlarda bazı kriterlerimiz var. Eve hiç maaş girmiyorsa, kadın boşanmışsa ve çocuklarına kendisi bakıyorsa kadını işe almadan yanayız. Bu gücü onlara vermek özellikle maddi anlamda bizlere düşüyor. Bizim toplumumuzda ev işleri ve çocuğun sorumluluğu hep kadınların işi gibi görülüyor. Kadınlar da evlerindeki organizasyon becerilerini iş dünyasına da aktarıyorlar. Hangi kademede olursa olsun kadınlar inanılmaz bir hızla ve azimle işlerini başarabiliyorlar.

Porselen üretiminde inanılmaz bir emek var. Biz seramik üretimi de yapıyoruz. Seramikte otomasyon süreçleri biraz daha yoğun, teknolojiden daha fazla faydalanabiliyoruz. Ancak porselen gerçekten emek yoğun bir sektör. Elinizdeki porselenlerin kıymetini bilin. Biz her gün kendimizi yenileyerek üretime devam ediyoruz. Tüketicilerin de porselenlerini çok uzun yıllar kullanmalarını değil, belirli dönemlerde yenilemelerini bekliyoruz. Çünkü bu kadın istihdamı ancak bu şekilde sağlanıyor.

 

Firma olarak tüm yatırımlarınızı Kütahya’da gerçekleştiriyorsunuz. Kütahya denilince akla ilk geliyor. Şehrinize kattığınız değer gerçekten tüm girişimcilere örnek olacak nitelikte. Bu konuda neler söylemek istersiniz ?

Benim yıllar önce bir konferansta söylediğim ve artık sloganlaşmış bir sözüm var: “Porselen diyince akla Kütahya, Kütahya diyince akla porselen gelir.” Gerçekten öyle oldu. Bir şehrin adının bir markayla birleşiyor olması çok da kolay değil. Bizim markamız çok bilinir bir marka haline geldi. Yatırımlarımızın tamamı Kütahya’da. Uzun yıllar önce dönemin TBMM Başkanı Mustafa Kalemli bir fabrikamızın açılışında, “Güral ailesi turizm dışında bütün yatırımlarını Kütahya’ya yapar. Kütahya’da deniz olsaydı turizm yatırımlarını da buraya yaparlardı. Devlet olarak biz Kütahya’ya deniz getireceğiz.” demişti. Gerçekten öyle. Sadece turizm yatırımlarımız Kütahya dışında. İstihdam yarattığımız, bütün kaynaklar Kütahya’da. Biz de Kütahya’da yaşıyoruz. Anadolu şirketleri üretimlerini bulundukları şehirlerde yaparlar ama yönetim kısımlarını genelde büyük şehirlere taşırlar. Biz bunu da yapmadık. Kütahya’da yaşamaya, çalışmaya, üretmeye ve istihdam yaratmaya devam edeceğiz. Dedemizden babamıza, babamızda bize kalmış değişmez bir fikir, gelenek olarak bunu sürdüreceğiz.

 

Son bir yıldır pandemi ile mücadele ediyoruz. Salgın sonrası için kadın girişimcileri nasıl cesaretlendirebiliriz ? Yeni dönemde kadın girişimcileri sizce neler bekliyor ?

Pandemi bütün dünyayı aynı anda hiç beklenmeyen bir şoka soktu. Biz kendi sektörümüzde hep çalışmaya devam ettik. Porselen sektöründe fırınlarımızı durduramadığımız için üretime devam etmek zorundayız. Pandemi sürecinde hiç ara vermeden, maksimum tedbirleri alarak üretime devam ettik. Hepimiz aynı gemideyiz. Birçok sektör pandemiden zarar gördü. Biz de zarar gördüğümüz sektörlere hizmet verdiğimiz için etkilendik. Turizm sektörü durdu. Horeca (otel, restoran, kafe) sektörü kapalı olduğu için o kanala iş yapamadık. Ama bu beraberinde e-ticaretle ilgili hiç beklenmeyen satış grafiklerini getirdi. E-ticaret hem bizim hem de diğer tüm sektörlerde yükselişe geçti. Çalışma şartları değişti ve yenilendi. Evden çalışma koşulları kadınlar için bir fırsat da oldu. Evde olmak, çocuklarıyla beraber olmak ve çalışabilmek bir avantaj oluşturdu. Tabii bu bazı yükler de getirdi. İş dünyası kadınların sanki anne değilmiş gibi çalışmasını, evdekiler de anneler hiç çalışmıyor gibi annelik yapmasını bekliyor. Kadınlar çok güçlüler ama bu gücün de çok üstüne gitmemek lazım. Bu sorumluluklar birlikte yüklenebildiği zaman kadınlar iş hayatında daha aktif olacaklar. Sadece istemekle olmuyor, buna inanmak ve aynı hedefe doğru yol almak gerekiyor.