45 yıl önce kıyıya vuran bir tekneyi tamir ederek iş hayatına atılan iki üniversite öğrencisi kardeş Murat ve Hasan Oğuztürk’ün kurduğu MURSAN, bugün 32 ülkeye tekne ihracatı yapan uluslararası bir firmaya dönüştü. İsmi, kurucularının adlarından ilham alınarak belirlenen MURSAN’ın başarı hikâyesini BTSO Ekonomi’ye anlatan Yönetim Kurulu Başkanı Okan Oğuztürk, şehir merkezinde dar bir alanda üretim ve nakliye yapmak zorunda olduklarını ve bu nedenle KOBİ OSB’ye büyük ihtiyaç duyduklarını da dile getirdi.

İş hayatına nasıl adım attınız? MURSAN markası nasıl doğdu?

1988 Bursa doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Bursa’da tamamladım. Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. İstanbul’da Kimya Mühendisliği’nden mezun olarak eğitim hayatımı tamamladım ve memleketime geri döndüm. MURSAN, babam ve rahmetli amcamın beraber kurduğu bir aile firması. Kuruluş hikâyesi ise oldukça ilginç… İstanbul’da İdealtepe semtinde ailemizin bir yazlığı var. O dönem amcam ve babam, üniversite öğrencisiydi. Bir fırtına sırasında Büyükada ya da Heybeliada tarafından kayık tarzında bir tekne, kırık dökük bir şekilde yazlığın bulunduğu kıyıya vuruyor. Amcam ve babam da uzun süre teknenin sahibinin gelmesini bekliyor ancak kimse gelmiyor. Ki zaten tekne kullanılacak bir durumda da değil. O tekneyi tamir edip kullanılabilir bir pozisyona getirebilmek hedefiyle bir yola giriyorlar. Tabii o zamanlar teknoloji bu kadar elimizin altındaki gibi kolay olmadığı için uzun süre araştırma yapıyorlar. İstanbul’da bu işi bilen kişileri, malzemeleri ve tamir ile ilgili her bilgiyi elde ediyorlar. İki üniversite öğrencisi, ciddi bir araştırma serüveni sonrasında tekneyi tamir ederek kullanır hale getiriyor. İlerleyen süreçte fırtına sonrası kıyıya vuran bu tekneyi kullanmaya başlıyorlar. Amcam ve babam mezun olduktan sonra Bursa’ya döndüklerinde tamirini yaptıkları teknenin üretimini de yapabilecekleri düşüncesinden hareketle bulunduğumuz alandaki MURSAN’ı kuruyorlar. MURSAN markası da rahmetli amcam Murat Oğuztürk’ün ilk 3 harfi ile babam Hasan Oğuztürk’ün son 3 harfinden ortaya çıkıyor.

‘ORTAYA ÇIKAN ÜRÜN DEĞİL, EVLADIMIZ’

Küçük bir işletme olarak faaliyetlerine başlayan MURSAN, bugün 32 ülkeye ihracat yapan büyük bir firmaya nasıl dönüştü?

İlk kurulduğunda amatör diye tabir edebileceğimiz ufak bir üretim hacmi ile başlıyor MURSAN faaliyetlerine... 1985-90’lı yıllar itibariyle adından söz ettirmeye başlayan, yıllık üretim kapasitesi 400-500 tekne sayısına yaklaşmış ve günde 2 tekne üretim yapan bir firmaya dönüşüyor. Marka ile birlikte fabrikamız da giderek büyümeye başlıyor. MURSAN şu anda sandal, sürat teknesi ve motor/yat kategorisinde 12 modelin üretimini yapıyor. 2000’li yıllar itibari ile de odaklandığımız ana nokta, motor/yat yani 7 metre ve üzeri ürün kategorisi oldu. Katma değeri yüksek ve çok fazla detay barındıran ürünlerimizi gurur duyarak üretiyoruz. Dışarıdan hiçbir destek almadan tüm ürün prosesini kendi bünyemizde gerçekleştirdiğimiz bir üretim sürecinden bahsediyoruz. Bu nedenle ortaya çıkan hizmetten tüm çalışanlar olarak gurur duyuyoruz. Ortaya çıkan tekne; aslında üründen ziyade hem ailemizin, hem de çalışanlarımızın evladı gibi oluyor. Teknelerimizin üzerinde yazan ‘San Boat’ markası da aslında MURSAN’ın 45 yıllık serüveninin temsili oluyor. Biz, o gözle bakıyoruz.

MURSAN fabrikasındaki üretim ve işleyişi anlatır mısınız?

Firmamız, hâlihazırda 37 kişi ile üretim yapıyor. Babamın ve annemin bana öğrettikleri itibariyle firmamızdaki ekip arkadaşlarımızı bir aile olarak gördük her zaman. Kısa vadeli çalışan insan istemiyoruz ve aramıyoruz da. İşimiz yaz aylarında daha yoğun ama işe alım süreçlerinde hangi pozisyon olursa olsun kısa vadeli değil, bizimle bir aile olabilecek uzun vadeli ekip arkadaşları aradığımızı belirtiyoruz. 45 yıllık üretim sürecinde emekli olmuş ve maceramıza hala eşlik eden çok değerli ustalarımız var. Firmamız Avrupa ağırlıklı olmak üzere 32 farklı ülkeye ihracat yapıyor. Tabii bu sürekli devam eden bir proses değil, ara ara farklı ülkelere de üretim yapmaya devam ediyoruz. Bazen azaldığı bazen arttığı, yeni eklenen veya eksilen yavaşlayan pazarlar oluyor. Ancak 45 yıllık serüvende 32 ülkeye ihracat yapmak, bizim için büyük bir başarı ve gurur kaynağı.

‘BABAMIN RAHATSIZLIĞI, KIRILMA NOKTASI OLDU’

Böylesine büyük başarılara imza atmanıza katkısı olan kırılma noktası olarak tabir edebileceğiniz bir dönem oldu mu?

Günümüz koşullarında ürünlerimizin yüzde 25’ini ihraç ediyoruz ancak hedefimiz en kısa sürede daha yeni bir tesisle en az yüzde 50 ihracat bandına çevirebilmek rotamızı… Ülkenin deniz kenarı olan çeşitli yerlerine tekne ve motor/yat gönderiyoruz. Hangi marinaya, balıkçı barınağına ya da limana gitseniz ürünümüz ile karşılaşmanız çok olası bir durumdur. Türkiye’de ve dünya sularında toplamda 4 bin 500 civarında ürettiğimiz teknenin olduğunu söyleyebilirim. 2012 yılındaki fuar esnasında aşırı yoğunluk ve stresten dolayı babamın ufak bir rahatsızlığı oldu ve kısa bir süre hastanede kalmak zorunda kaldı. Yeni mezun olmuş ve bir şeyler öğrenmeye çalıştığım bir anda babamın yaşadığı rahatsızlığı beni yalnız bıraktı. Bir taraftan fuarı takip ederken diğer taraftan hastanede babamın tedavi sürecini takip ediyordum. Zor bir süreçti ancak şimdi baktığımda yaşadıklarımın iş tecrübemi artırmama, bazı konuları daha çabuk kavrayarak işe daha hızlı dâhil olmama katkı sağladı.

MURSAN’ın üretimde belirlediği prensip ve hedefler nelerdir?

Prensip olarak hedefimiz, hiçbir zaman daha fazla tekneyi üreten ve en çok ciro yapan firma olmadı, olmayacak da… Ürettiğimiz ürünlerde en kaliteli, şık ve estetik olan tekneyi üretmek tek hedefimiz oldu. Babamdan çok çalışmayı, her zaman işinin başında olmayı öğrendim. Çocukken babama özellikle yoğunluğun en fazla olduğu yaz dönemlerinde az zaman geçirdiğimiz için sitem ediyordum. Şu anda babam bana “Yeter oğlum, artık evine git” diyor. Hatta bazı akşamlar telefonla arar fabrikada olduğumu söylediğimde eve gitmemi söyler. Fabrika çalıştığı ve aktif olduğu sürece kendimi burada olmak zorundaymış gibi hissederim. Bu, biraz da benim yapımla alakalı bir durum aslında. 12 yıldır durmaksızın çalışıyorum. Çalışmadığım gün sayısı, hastalandığım ya da çok önemli bir işim olduğu zamanlar olmak şartıyla yılda 1-2 gündür. İş prensibimin gelişmesinde babamın ve özellikle annem Sema Hanım’ın katkısı oldukça büyük. Annem de bu ailenin bir parçası, dizayn ve tekstil tarafında bize hep destek olmuştur. Firmada ortalama 13-14 saat çalışıyoruz. Sabah 8’de başlayarak akşam 9-10’a kadar süren bir serüven diyebilirim. Bu süreçte tabii ki ailemin ve eşimin.

‘TEKNELERİ TAŞIYAMIYORUZ. KOBİ OSB ŞART’

Bursa’da KOBİ OSB kurulması ile ilgili girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Firmamızın bulunduğu lokasyon, ne yazık ki şehrin merkezinde. 1979 yılında 250 metrekarelik alanda başlayan hikâye, şu anda 4 bin metrekare kapalı alanda devam ediyor. Ancak bunu daha fazla geliştirmek, teknik anlamda mümkün değil. Çünkü etrafımız dolmuş durumda. Yüksek tonaj ve metrajda ürün ürettiğimiz için nakliye konusunda da büyük problemler yaşıyoruz. Şehrin merkezinden deniz kenarına giderken bile ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. İşimizin geleceğinin burada olmadığının farkındayız. Açıkçası 12 metrelik yatları TIR’lara yükleyerek ana lokasyona ulaştırmak, giderek zorlaşmaya başladı. Trafiğin olmadığı saatleri tercih etmek zorunda kalıyoruz. Şehir merkezinde çok geniş yollar olmadığı için trafiğin olduğu saatlerde nakliye işlemi, bizim için çok daha zorlayıcı oluyor. Akşam geç ya da sabaha karşı saatlerde bu operasyonu yürütüyoruz. Bunula alakalı son 4-5 yılda ciddi araştırmalar içerisindeyiz. Mesaimizin büyük bir kısmını yeri yerler, yeni yöntemler arayarak harcıyoruz. Açıkçası çok ciddi ve acil bir arayış bu. Bursa’dan kopmamız mümkün değil, bunu istemeyiz. Çalışanlarımızın ulaşımı açısından ilçelere gitmemiz de mümkün değil. Bu bağlamda BTSO’nun yürüttüğü KOBİ OSB Projesi, bizim ilgimizi çeken ve güzel bir proje. Yaklaşık 4-5 yıl önce bu projeye başvurduk. Tabi ki bu, önemli bir süreç ve kolay da değil. BTSO’nun da çok ciddi çalışmalarının olduğunun farkındayız. Yer tahsisini sabırsızlıkla bekliyoruz. Sanayici olarak yatırım yapmaya hazırız ama Bursa’da ne yazık ki sanayi bölgelerindeki metrekare birim fiyatları, dudak uçuklatan seviyelere çıkmış durumda. Ülkemize, şehrimize ve kendimize güveniyoruz, yatırım yapmak istiyoruz ancak talep edilen arazi fiyatları bizi ürkütüyor. Sanayiciye olması gereken bedellerin yansıtılması konusunda destek olunmasını bekliyoruz. Bize gösterilen herhangi bir sanayi bölgesinde yatırım yapmaktan keyif duyarız. Mevcut konumumuz yetmiyor. Gönül ister ki 8-10 dönüm yerimiz olsun, bir an önce gelişelim ve yatırımlarımızı büyütelim. Özellikle fuarlarda sıklıkla karşılaşıyoruz, yabancı alıcılarımız ürünlerimizi beğenip fabrika ziyaretine geldiğinde şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Metrelerce uzunluktaki teknelerin şehrin içindeki fabrikada üretilip nakliye edilmesini takdir ediyorlar. Teknolojik imkânları gelişmiş, daha büyük bir tesisin varlığına bu noktada daha çok ihtiyacımız var.