Sanayide Değişmeyen Refleks: Beklemek
Türkiye sanayisinde kökleşmiş bir refleks var: beklemek. Üstelik bu yalnızca ekonomik kriz dönemlerine özgü değil. Mevzuat açıkça ilan edilmiş, uygulama takvimi belirlenmiş olsa dahi hâkim yaklaşım aynı kalıyor: “Dur bakalım, bir şeyler değişebilir. Herkes ne yapacak görelim. Belki bir kolaylık çıkar. Biraz daha bekleyelim.”
Bu zihniyetin en güncel örneğini, Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) sürecinde gözlemliyoruz. AB, iklim hedeflerine ulaşmak için yalnızca kendi sınırları içinde değil, ticaret ortaklarında da sanayinin karbonsuzlaşmasını zorunlu hale getiriyor. Bu kapsamda geliştirilen SKDM, 2026’dan itibaren çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen gibi karbon yoğun sektörlerden ithal edilen ürünler için karbon vergisine benzer bir maliyet öngörüyor.
İlk Adım Atılmıştı, Ancak Yavaşladı
Türkiye’den Avrupa’ya ihracat yapan birçok firma, bu süreçle birlikte ilk kez ürünlerinin gömülü karbonunu hesaplamak zorunda kaldı. 2023 yılında başlayan raporlama yükümlülüğü, karbon ayak izi ölçümü, ürün bazlı veri toplama ve üretim süreçlerinin analizini şirketlerin gündemine taşıdı. Ancak 2024’te gelen Omnibus düzenlemesi, sürece kısa vadeli bir rahatlama getirdi. Karbon sertifikası satın alma zorunluluğu, 2026’dan 2027’ye ertelendi. Teknik olarak sadece bir yıl gibi görünse de, Türkiye sanayisinde bu haberin etkisi orantısız derecede büyük oldu. Henüz uygulama başlamamışken bile bazı şirketlerde başlayan hazırlıklar, bu ertelemeyle birlikte askıya alındı. “Nasıl olsa zaman var, daha zorunluluk gelmedi” düşüncesi yaygınlaştı.
Bu tavır kısa vadede rahatlık gibi görünse de, orta ve uzun vadede rekabet gücümüzü aşındırıyor. Çünkü SKDM’nin temel mantığı açık: Eğer ürününüzün üretiminde düşük karbonlu bir yöntem kullanmıyorsanız, AB sınır kapısında bu karbonun bedelini ödeyeceksiniz. Bu maliyet, sadece çevre vergisi değil; doğrudan rekabet avantajınızı belirleyen bir unsur. Daha fazla karbon, daha az rekabetçilik demek.
Omnibus Paketi Ne Getiriyor?
Avrupa Komisyonu, 26 Şubat 2024 tarihinde SKDM’nin geçiş döneminde edindiği deneyimlerden hareketle Omnibus Basitleştirme Paketi’ni sundu. Bu düzenlemelerle, uyum süreçlerinin sadeleştirilmesi, raporlama yüklerinin azaltılması ve SKDM’nin AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile daha etkin bir şekilde entegre edilmesi hedefleniyor. Yeni düzenlemeler, ithalat miktarı 50 tonun altında olan işletmeleri SKDM kapsamından çıkarıyor. Sadece son işlem yapan çelik ve alüminyum üreticileri bu işlemlere ait emisyonları raporlamaktan muaf tutuluyor. 2027’den itibaren üçüncü ülkeler için varsayılan karbon fiyatları devreye girebilecek. AB’ye kayıt yaptırmamış ithalatçılar için mali yaptırımlar sertleştiriliyor. AB ETS kapsamındaki veya eşdeğer sistemlere dahil öncül girdiler için emisyon raporlaması gerekmiyor.
Diğer yandan, sertifika alımı 2027’ye ertelendi. Dijital sistemle beyan süreçleri sadeleştirildi. Bu düzenlemeler SKDM’yi uygulanabilir, ticaret dostu ve öngörülebilir kılıyor. Ancak bu geçici kolaylıkların, karbonsuzlaşma dönüşümünü ertelemeye gerekçe yapılmaması gerekiyor.
22 Mayıs 2025’te, Avrupa Parlamentosu Omnibus I basitleştirme paketini içeren CBAM değişikliklerini onayladı. Bu kapsamda yıllık 50 ton eşiğinin altındaki ithalatçılar SKDM yükümlülüğünden muaf tutulacak; bu, ticaret içindeki firmaların yaklaşık %90’ını etkiliyor. Bu onayın ardından, teklif AB Konseyi’nin (üyelerdeki hükümet temsilcileri) pozisyonunu almasını bekliyor. Bunu takiben Komisyon-Parlamento–Konsey arasında “Trilogue” adı verilen müzakere süreci başlatılacak.
Hesaplama Yeterli Değil, Dönüşüm Gerek
Sanayide hâlâ SKDM’ye “karbon hesaplama yükümlülüğü” olarak bakılıyor. Oysa bu sadece ilk adımdır. Asıl mesele, karbonsuz üretime geçişi bir dönüşüm süreci olarak ele almaktır. Bu dönüşüm, enerji verimliliği yatırımlarından düşük karbonlu hammaddelerin kullanımına, yeni üretim teknolojilerinden tedarik zinciri optimizasyonuna, çevresel etkisi azaltılmış ürün tasarımına kadar geniş bir alanı kapsıyor. Elbette bu değişim bir günde olmayacak. Ancak bu uzun yolculuğun başlangıç noktası bugünden atılacak ilk adımdır.
SKDM'den Fazlası: Yeni Ekonomik Düzen
Üstelik mesele sadece Avrupa pazarı da değil. Küresel tedarik zincirlerinde iklim kriterleri giderek daha belirleyici hale geliyor. Yani konu sadece SKDM değil; yeni ekonomik düzende nasıl konumlandığımızla ilgili. Karbon yönetimi yakında yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, finansmana erişimden ihracat kapasitesine, yatırım çekiciliğinden marka değerine kadar birçok alanda temel bir kriter olacak.
Şimdi Değilse, Ne Zaman?
Her gecikme, her "bekleyiş", Türkiye sanayisini küresel sahneden biraz daha uzaklaştırıyor. Ve unutmayalım: yumurta kapıya dayandığında, adım atmak artık çoğu zaman yeterli olmayacak. Çünkü bu kez ne bir erteleme ne de yeni bir muafiyet bizi gerçekten koruyamayacak.
Şimdi değilse, ne zaman?