2026-2028 dönemini kapsayan üç yıllık yeni Orta Vadeli Program açıklandı. Programın temel önceliği dezenflasyon sürecinin sürdürülmesi ve kalıcı fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Makroekonomik hedefler de bu ana çerçeve doğrultusunda şekillendirilmiştir. Genel olarak bakıldığında hedeflerin birbirleriyle uyumlu olduğu görülmektedir.
1. Büyüme – Enflasyon İkilisi Daha Uyumlu
Dezenflasyon sürecinde uygulanan sıkılaştırma politikaları nedeniyle büyümenin daha düşük gerçekleşmesi olağan bir durumdur. 2024 yılındaki Orta Vadeli Program’da iddialı enflasyon hedefleri ile görece yüksek büyüme hedefleri konulmuştu. Yeni programda ise 2026 yılı için yıl sonunda yüzde 16 enflasyon, büyümede ise yüzde 3,8 hedefi öngörülmüştür. Bu açıdan 2026 yılına ilişkin büyüme ve enflasyon hedeflerinin daha tutarlı olduğu değerlendirilmektedir.
2. Dezenflasyon Süreci Uzuyor
2023 yılında ilan edilen 2024-2026 Orta Vadeli Program’da 2025 yılı için yüzde 15,2, 2026 yılı için ise tek haneli yüzde 8,5 enflasyon hedeflenmişti. Ancak sonraki programlarda hedeflerden uzaklaşıldığı görülmektedir. Nitekim 2025 yılı için enflasyon yüzde 28,5 seviyesinde öngörülmektedir. Yeni programda 2026 yılı için yüzde 16 hedefi belirlenirken, tek haneli enflasyona ancak 2027 sonunda yüzde 9,0 ile ulaşılabileceği tahmin edilmektedir. Bu durum enflasyonun katılaştığını ve dezenflasyon sürecinin uzadığını göstermektedir. Sürecin uzaması reel sektör üzerindeki baskıları da artırmaktadır.
3. Sıkı Para Politikası 2026 Yılında da Sürecek
Programın enflasyon ve büyüme hedefleri dikkate alındığında, sıkı para ve maliye politikasının 2026 yılı boyunca devam edeceği anlaşılmaktadır. Özellikle yüzde 16 enflasyon hedefine ulaşabilmek için para politikasında kademeli ve temkinli bir gevşeme öngörülmektedir. Bu da TCMB politika faizi ve piyasa faizlerinde daha yavaş bir gerileme ihtimalini artırmaktadır. Dezenflasyon sürecinin desteklenmesi için gıda fiyatları, hizmetler, kiralar ile eğitim ve sağlık alanlarında yapısal iyileştirmelere ihtiyaç duyulmaktadır.
4. Türk Lirası Reel Olarak Değerlenmeye Devam Edecek
Türk lirasının reel olarak değerlenmesi, dezenflasyon sürecinde önemli bir politika aracı olmaya devam edecektir. Programda 2025 yılı için ortalama dolar/TL kurunda yüzde 21, 2026 yılı için ise yüzde 17,6 artış varsayılmıştır. Buna göre dolar/TL kuru 2025 yıl sonunda 43,6; 2026 yıl sonunda ise 49,6 seviyesinde öngörülmektedir. Bu hesaplamalar, yıllık enflasyon oranları dikkate alındığında TL’nin reel olarak değer kazanacağını göstermektedir.
5. Cari Açık Kontrol Altında, Mal İhracatında Sınırlı Artış
Yeni programda döviz dengesine ilişkin iyimser hedefler bulunmaktadır. Cari açığın 2025 yılında 22,6 milyar dolar, 2026 yılında ise 22,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Hizmet ihracatındaki artışların cari dengeye önemli katkı yapması öngörülmektedir. Ancak mal ihracatında 2025 yılında yüzde 4,6’lık artışın ardından, 2026 yılı için yalnızca yüzde 3,0 artış hedeflenmiştir. Bu sınırlı artışta, küresel ekonomideki zayıf büyüme beklentileri ve ABD’nin tarifelerinin olumsuz etkisi belirleyici olmaktadır.
6. Reel Sektöre Etkiler
Yeni program, reel sektörün 2026 yılına yönelik talep beklentilerini sınırlamaktadır. İç talepte tüketim harcamalarının yüzde 3,3, yatırım harcamalarının ise yüzde 4,0 artması öngörülmektedir. Dış talebin de zayıf seyretmesi beklenmektedir. Finansman koşullarındaki iyileşme kademeli olacaktır; reel sektörü rahatlatacak faiz seviyelerine muhtemelen 2026’nın ikinci yarısında ulaşılabilecektir. Ancak bu gevşemenin de temkinli ve yavaş gerçekleşeceği öngörülmektedir. TL’nin reel değerlenmesi, mal ve hizmet ihracatçılarının rekabet gücünü sınırlayacaktır. Ayrıca 2026’da ücret artışlarının yüzde 20-22 bandında kalması, sabit gelirli kesimin satın alma gücünü baskılayarak iç talebi olumsuz etkileyecektir.
Sonuç olarak, yeni Orta Vadeli Program, kendi içinde tutarlı görünmekle birlikte, reel sektör ve çalışanlar açısından getirdiği yükler nedeniyle sürdürülebilirliği tartışmaya açıktır.