Mikro İhracatta Yeni Dönem ve Bursa’nın E-İhracattaki Yükselişi
Küresel ticaret son yıllarda yalnızca hacim olarak değil, yöntem olarak da köklü bir dönüşümden geçiyor. Küresel ticaret artık yalnızca ne kadar sattığımızla değil, nasıl sattığımızla şekilleniyor. Pandemi sonrası hızlanan dönüşüm; tedarik zincirlerinden lojistiğe, finansmana erişimden satış kanallarına kadar ticaretin tüm dinamiklerini yeniden tanımlamıştı. Ancak, artan maliyetler, jeopolitik riskler ve iç pazardaki daralma, üretim şehirlerini yeni çıkış yolları aramaya zorluyor. Tam da bu noktada mikro ihracat alanında yapılan son düzenleme, yalnızca teknik bir mevzuat değişikliği değil; üretim gücü yüksek şehirler için stratejik bir yön değişikliğine işaret etmekte.
Ticaret Bakanlığımızca yapılan değişiklik ve 5 Aralık 2025 tarihli 10664 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan karar ile posta idaresi ve hızlı kargo operatörleri aracılığıyla düzenlenen Basitleştirilmiş Gümrük Beyannamesi (BGB) kapsamındaki mikro ihracat limitleri güncellenmiş ve 300 kg / 15.000 € olan sınırlar 600 kg / 30.000 € seviyesine kadar olacak şekilde yükseltilmiştir.
Bu süreçte emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Ticaret Bakanlığımızın son yıllarda gerek E-ticaret gerekse E-ihracatın gelişmesi adına ortaya koyduğu vizyon, destekler ve çalışmalar tüm ekosistem için çok değerli.
Mikro ihracatın kapsamının genişlemesiyle birlikte süreç artık küçük denemelerin ötesine geçti; düzenli, sürdürülebilir ve anlamlı hacimde ihracat yapılabilen bir modele dönüşme şansına sahip. Bu değişimin Bursa açısından taşıdığı anlam ise son derece derin.
Bursa, yıllardır Türkiye’nin üretim omurgasını taşıyan şehirlerden biri. Tekstil ve konfeksiyondan otomotiv yan sanayiine, makine imalatından mobilyaya kadar çok geniş bir üretim yelpazesine sahip. Ancak bu güçlü üretim altyapısına rağmen, klasik ihracat süreçlerinin maliyetli, uzun ve karmaşık yapısı nedeniyle pek çok KOBİ uzun yıllar boyunca ihracatın dışında kalmak zorunda kaldı. Mikro ihracat modeli ise tam bu noktada oyunun kurallarını değiştirdi.
Bugün yaşadığımız ekonomik dalgalanmalar, iç pazardaki daralma, tahsilat vadelerinin uzaması ve finansman maliyetlerinin yükselmesi; firmaları doğal olarak döviz kazandıran modellere yöneltiyor. Bununla birlikte küresel tedarik zincirleri de daha esnek, daha hızlı ve daha yaygın bir yapıya evriliyor. Tek bir pazara bağımlı kalmak artık ciddi bir risk olarak görülüyor. İşte mikro ihracat, bu dönüşüm içinde firmalara düşük riskli, kontrollü ve hızlı bir dış pazara açılım imkânı sunuyor. 30 bin Euro’luk yeni limit, Bursa’daki pek çok üretici için artık “deneme satışı” değil, gerçek bir ihracat modeli anlamına geliyor.
Bursa’yı farklı kılan unsurlardan biri de yalnızca üretim gücü değil, aynı zamanda son yıllarda hızla gelişen dijital altyapısıdır. E-ticaret yatırımları, yazılım çözümleri, lojistik entegrasyonları ve dijital pazarlama kabiliyetleri, mikro ihracat ile birleştiğinde şehri fiziki üretimin ötesinde dijital ihracatın da merkezlerinden biri haline getirme potansiyeline sahiptir. Elektronik gümrük beyanları, hızlı kargo sistemleri ve dijital satış kanalları sayesinde artık günler süren ihracat süreçleri saatlere inerken, Bursa’dan çıkan bir ürün kısa sürede Avrupa’ya, Orta Doğu’ya veya Amerika’ya ulaşabilmektedir.
E-ticaret açısından bakıldığında bu dönüşüm çok daha çarpıcı bir etki yaratıyor. Bugüne kadar birçok e-ticaret firması için B2B olarak yurt dışına satış, sınırlı hacimli, operasyonel olarak zor ve yüksek birim maliyetli bir süreçti. Bugün gelinen noktada ise e-ticarette sepet büyüklüğü artıyor, sipariş frekansı yükseliyor ve firmaların kârlılık dengeleri yeniden şekilleniyor. E-ticaret, iç pazar odaklı bir satış kanalından çıkarak doğrudan küresel ticaretin doğal bir parçası haline gelmeye başlıyor.
Bursa özelinde bu dönüşüm çok daha anlamlı bir karşılık bulabilecek. Şehrimizde faaliyet gösteren binlerce firma uzun yıllar e-ticareti büyük ölçüde iç pazar için kullandı. Yurt dışına açılma konusunda ise çoğu zaman çekingen davrandı ya da altyapı eksikliği nedeniyle sınırlı kaldı. Bugün gelinen noktada pazar yerleri, çok dilli e-ticaret siteleri, yurt dışı ödeme sistemleri ve hızlı kargo altyapıları büyük ölçüde erişilebilir hale gelmiş durumda. Mikro ihracatın yeni ölçeği ise bu altyapının artık gerçek hacimli satışlara dönüşmesini mümkün kılıyor.
Türkiye’de e-ticaret, Black Friday ve yıl sonu kampanyalarının etkisiyle Kasım 2025’te yılın en yoğun dönemini geride bıraktı. Bu yoğunluk yalnızca iç pazardaki tüketimi değil, e-ihracat tarafındaki şehir performanslarını da net biçimde ortaya koydu. Üç büyük ilin ardından en fazla e-ihracat yapan satıcıların bulunduğu şehirler arasında Bursa öne çıktı. Uluslararası pazarlarda Türk satıcılardan en fazla alışveriş yapılan şehirler Riyad, Bükreş ve Bakü olurken; yurt içi ve yurt dışı satışlar toplamında en yüksek performansı gösteren şehirler arasında Kocaeli, Bursa ve Kayseri yer aldı. Bursa’nın bu tabloda hem iç pazarda hem de küresel satışlarda üst sıralarda yer alması, şehrin üretim gücünün artık doğrudan dijital ticarete de güçlü biçimde yansıdığını gösteriyor.
Kasım ayındaki bu yüksek tempo bize şunu çok net gösterdi: Artık mesele sadece satış yapmak değil, yüksek hacmi sağlıklı yönetebilmek. Oyunda üç şeyi doğru yapanlar ayakta kalıyor. Kendi markasına yatırım yapanlar sadakat inşa ediyor. Tek bir kanala sıkışmayanlar krizlere daha dayanıklı hale geliyor. Dijital operasyonunu veriye dayalı yönetenler ise hız ve verimlilik avantajı yakalıyor. Pazar yerleri trafik verir, ama karakter kazandırmaz. Sadece Pazar yerlerinde var olmak, başkasının sahnesinde rol almaktır. Rol bittiğinde ışık söner. Kendi markasını ve kendi kanalını kuran ise oyunu oynayan değil, oyunu kuran tarafta yer alır.
Bu tablo aynı zamanda markalaşma konusunda da çok net bir fotoğraf sunuyor. Artık yalnızca “ucuz” olmak yetmiyor. Müşteri bugün markaya bakıyor; kimin daha hızlı yanıt verdiğine, kimin daha şeffaf davrandığına, kimin hikâyesine inanabildiğine, kimin dijitalde gerçekten var olduğuna bakıyor. Satın alma kararı sadece fiyatla değil, güvenle ve deneyimle veriliyor. Bugün müşteriye dokunabilen marka, yarının pazarını şekillendiriyor. Ürün satmak geçici, bağ kurmak kalıcı hale geliyor.
Tüm dünyada ekonomik belirsizliklerin arttığı, finansmanın pahalılaştığı ve ticaretin daha temkinli ilerlediği bu dönemde umutlu olmak için güçlü nedenlerimiz var. Tarih bize defalarca göstermiştir ki kriz dönemleri aynı zamanda yeniden yapılanma ve sıçrama dönemleridir. Bursa; girişimci kültürü, sanayi tecrübesi, organize sanayi bölgeleri, limanlara yakınlığı ve lojistik avantajları ile bu sıçramayı gerçekleştirebilecek en güçlü şehirlerden biridir.
Bugün e-ihracatın ulaştığı yeni ölçek, küçük üreticiyi küreselleştiren, KOBİ’yi doğrudan döviz kazandıran yapıya taşıyan, dijitalleşmeyi zorunlu kılan ve Bursa’yı e-ihracatın güçlü şehirlerinden biri haline getirebilecek bir dönüşümün kapısını aralamaktadır. Tedarik zincirleri dönüşürken, ticaret hızla dijitalleşirken ve dünya pazarları eskiye göre çok daha erişilebilir hale gelmişken, Bursa bu süreci doğru okuduğu takdirde önümüzdeki yılların e-ihracat yıldız şehirlerinden biri olmaya son derece güçlü bir adaydır.
Bu noktada, BTSO 70. Meslek Komitesi ve BTSO E-Ticaret Konseyi olarak ortaya koyduğumuz çalışmaların, mikro ihracat ve e-ihracat ekosisteminin şehir geneline yayılması açısından ayrı bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Eğitimden farkındalığa, altyapıdan insan kaynağına kadar uzanan bu çalışmalar, Bursa’nın yalnızca bugünün değil, yarının da dijital ticaret oyuncularını yetiştiren bir merkez olmasını hedefliyor.
Bugün attığımız her adım, 2030 yılında Bursa’nın e-ticaret ve e-ihracatta yalnızca uyum sağlayan değil, normları ve standartları belirleyen bir merkez olması yönündeki vizyonun yapı taşlarını oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde bu hedef doğrultusunda hayata geçirilecek yeni projelerimizin Bursa’yı dijital ticarette bölgesel bir çekim merkezi haline getireceğine olan inancımız tamdır.
2025, hiçbirimiz için kolay bir yıl olmadı. Ekonomik dalgalanmalar, belirsizlikler, artan maliyetler, daralan pazarlar ve uzayan tahsilatlar birçok işletmeyi hem zihinsel hem de finansal olarak zorladı. Kimi zaman yorulduk, kimi zaman umutlarımızı yeniden ayağa kaldırmak zorunda kaldık. Ama bütün bu zorluklara rağmen üretmeye, ayakta kalmaya, çözüm aramaya ve birbirimize tutunmaya devam ettik. Belki de bu yıl bize en çok bunu öğretti; dayanıklılığı, sabrı ve birlikte güçlenmenin değerini.
Yeni yıla girerken en büyük temennim; 2026’nın daha öngörülebilir, daha adil, daha güvenli ve daha bereketli bir yıl olmasıdır. Üretenin karşılığını aldığı, emeğin değer gördüğü, KOBİ’lerimizin nefes alabildiği, gençlerimizin umutla baktığı bir yıl yaşamak istiyoruz. Bursa’nın üretim gücünü dijital ticaretle daha güçlü bir şekilde dünyaya taşıdığı, e-ihracatta daha görünür olduğu, ortak akılla birlikte büyüyen ve birbirine omuz veren bir şehir olarak yoluna devam ettiği bir yıl olsun. Tüm iş dünyamıza, girişimcilerimize, emek veren herkese sağlık, huzur ve gerçek anlamda iyi gelecek bir yeni yıl diliyorum