BTSO Turizm Konseyi Başkanı
Sibel CURA

BTSO Turizm Konseyi Başkanı Sibel Cura Ölçüoğlu Bursa’yı turizm sektöründe hak ettiği konuma taşımak amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmaları ve hedeflerini anlattı. Konsey olarak öncelikli amaçlarının konaklamalı turist sayısını artırmak olduğunu belirten Ölçüoğlu, yalnızca Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan değil Avrupa’dan da Bursa’ya turist çekmeyi istediklerini vurguladı. 

 
Sibel Hanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz ? Turizm sektörüne nasıl başladınız ?

Turizmci bir aileden geliyorum. Bursa doğumlu olmasam da Bursalı olarak görüyorum kendimi. Turizm seyahat acentemiz var. Babam ve annem tarafından kurulmuş olan 51 senelik bir acentemiz var. Şu anda faal olarak bu acentede çalışıyorum. 25 yıldan bu yana da Bursa’dayım. Öncesinde İstanbul’da yabancı bir havayolu şirketinde satış müdürlüğü yapmıştım. Turizm sektörüne girişim bu şekilde gelişti. Bursa’nın çok eski tarihini biliyoruz. Alman turistlerin, Fransız turistlerin yoğun şekilde Bursa’yı ziyaret ettiği dönemlere sahitlik ettik. Şu an eskisi gibi değil maalesef. BTSO Turizm Konseyi olarak yapmaya çalıştığımız da bu aslında. Bursa’ya yine daha fazla sayıda turistin gelmesi. Sadece Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan değil Avrupalı turistlerin de Bursa’ya gelmesi için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

BTSO Turizm Konseyi Başkanı olarak sektörün gelişimine yönelik planlarınız nelerdir ?

“İstanbul’a Bu Kadar Yakın Olmamız Bir Dezavantaj. Bu Dezavantajı Ortadan Kaldırmak Adına İstanbul’dan Farklı Yönlerimizi Ortaya Çıkarmamız Gerekiyor”

En önemli hedefimiz konaklamalı turist sayısını artırmak. Gelen turistlerin Bursa’da konaklamasını sağlamayı amaçlıyoruz. İstanbul’un Bursa’ya bu kadar yakın olmasının büyük bir dezavantajı var aslında. İnsanlar deniz otobüsleriyle gelip akşam tekrar dönüyorlar. Çok beğenmeleri durumunda ertesi gün tekrar gelip dönüyorlar ama neticede gece Bursa’da kalmıyorlar. Bunun birçok sebebi var elbette. Bursa’nın bir sanayi şehri olması dolayısıyla otellerin pahalı olması, fuar dönemlerinde yaşanan doluluk gibi. Bunlar bir açıdan güzel şeyler ama ilk etapta biraz daha düşük bütçeli turisti korkutan şeyler. Şimdiye dek yeterli tanıtımı yapamamış olmamız da önemli bir etken. Bu noktada öncelikle İstanbul’dan farklılıklarımızı ortaya çıkarmamız gerekiyor. En başta kullanmamız gereken termal ve kaplıcalarımız var. Uludağımız var. Bunları biz iyi bir şekilde pazarladığımız takdirde yatılı turistlerin sayısının da artacağından eminiz.

Konsey olarak çalışmalarınıza yüksek bir tempoyla başladınız. Geçen ay Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’u ağırladınız BTSO’daki istişare toplantısında. Sayın Bakan’ın ziyaretini nasıl değerlendirirsiniz ?

Kültür Ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un Taleplerimize Olumlu Dönüşleri Oldu. Birçok Konuda Önemli Çalışmalar Olacak.

Bakan Bey, Bursalılarda büyük bir ışık gördü. Bakan olarak, çalışma gayreti yüksek şehirlerle çalışmayı sevdiğini söyledi. Bu hakikaten çok doğru. Çünkü herkesin Ankara’dan istediği bir şey vardır ama birçoğu bir şey yapmaz. Bursa’da bu durumu görmedi. Hatta Bursalı turizmcilerin kapısını aşındırdığını ve sürekli kendisini ziyaret ettiğini söyledi. Aslında bu çok güzel bir şey. Bursa’yı ve Bursalı turizmciyi böyle görmesi hakikaten çok güzel. Bursa’nın bir sanayi şehri olması bize yetmiyor. Biz toplantımızda onu göstermeye çalıştık. Evet, Bursa sanayide Türkiye’nin lokomotif kenti ama biz turizmden de daha fazla pay almak istiyoruz. Elbette bir Antalya’yla yarışamayız. Bizim kulvarımız çok farklı. Bakan Bey de Bursa için yapılabilecek olan şeyleri, değerlerimizi zaten biliyor, çok eski bir turizmci kendisi. Biz de tekrar bahsettik kendisine toplantımızda. Doğal güzellikler, Uludağ, termal kaynaklar. Taleplerimize olumlu dönüşler aldık. Birçok konuda çalışmalar olacak.

Toplantıda gündeme gelen konulardan biri de Uludağ için alan başkanlığı sisteminin hayata geçirilmesi olmuştu. Sizin bu konuya bakışınız nasıl ?

Şu anda bu sistemin Türkiye’de örnekleri var bildiğim kadarıyla. Uludağ özelinde hala bazı belirsizlikler olduğu için bu konu hakkında çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Alan Başkanlığının yönetimi kimde olacak, hangi bakanlıklar sisteme dahil olacak henüz belli değil. Uludağ’da zaten bir karışıklık var şu anda. Geçen hafta Bursa milletvekillerimizle birlikte Uludağ’a çıktık. Orada da çeşitli görüşmelerimiz oldu. Otelcilerle de görüştük. Birçok problem var. Biz Cumartesi günü oradaydık ve gerçekten çok kalabalıktı. Öğrenci grupları çok fazla. Günübirlik geliyorlar ve orada onlara hiçbir şey sunulmadan, 3-4 saat serbestsiniz deniliyor. Uludağ’ın fiyatları ortada. Harcama yapabilmeleri de mümkün değil. Bu gibi problemler var. Bunları nasıl aşarız bunlar için çalışıyoruz. Uludağ’a çok güzel bir sosyal tesis yapılması planlanıyor. Günübirlikçiler için otopark problemi var. Yine pistler dışında zaman geçirecek başka imkanların sunulması gerekiyor. Bu yönde çalışmalar var. Tek bir Başkanlık altında bunun toplanması çözüm olur mu ? Bekleyip göreceğiz.

Valilik, Büyükşehir Belediyesi, BTSO ve diğer paydaşların turizmde ortak bir çabası var. Turizm Master Planı hazırlıkları sürüyor. Bu kapsamda tanıtım faaliyetlerinin uluslararası bir ajans tarafından yürütülmesi de gündemde. Bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir ?
“İki Tavşan Kovalayan Hiçbirini Yakalayamaz. Turizmde Tek Bir Yöne Odaklanmamız Gerekiyor.”

Dünyada birçok şehir bunu yapıyor. Bu şehirlerin bir yüzü veya bir simgesi var. Bursa için bizim de böyle bir simge bulmamız lazım. Bursalıyız elbette bizim için her şey güzel görünüyor ama yabancı gözüyle de bakmak lazım. Bursa denildiği zaman insanların aklına tek bir şey gelmesi lazım. Benim çok sevdiğim ve sıklıkla kullandığım bir atasözü var: “İki tavşan kovalayan hiçbirini yakalayamaz.” Bir şeye odaklanıp onun üzerine çalışmamız lazım. Hepsinden olsun dersek o işi yürütemeyiz. Şu an Bursa turizminde en büyük sorun bu. Dolayısıyla turizmde tek bir yöne ağırlık vermemiz lazım. Birini tamamladıktan sonra diğerlerine devam etmemiz lazım.
Turizmin gelişmesi için her Bursalı vatandaşın turizm elçisi gibi çalışması gerektiğini ifade etmiştiniz. Bu yöndeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz ?
“Taksicilerin Turistlerle Nasıl İletişim Kurmaları Gerektiğine Dair Bir Eğitim Planlıyoruz”

Evet, Bursalılardan bu yöndeki beklentim sürüyor. BTSO olarak biz de bu doğrultuda ilk olarak taksiciler için bir eğitim planlıyoruz. Turistlerle nasıl iletişim kurmaları gerektiğine dair bir eğitim olacak, bilgilendirici kitapçıklar hazırlayacağız. Ayrıca daha önce Bursa’da uygulanan ‘Turizm Elçileri’ projesini tekrar hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bir projemiz daha olacak. Büyük ihtimalle Uludağ Üniversitesi ile birlikte gerçekleştireceğiz. Uludağ Üniversite’sinde yurt dışından okumaya gelmiş çok sayıda yabancı öğrenci var. Büyük bir şaşkınlıkla öğrendim ki bu öğrencilerin birçoğu Heykel’e çıkmamış. Görükle çünkü artık bir şehir oldu. Ama bu çocuklara şehri öğretirsek, şehri bilirlerse mutlaka İnstagtam, Facebook gibi sosyal medya mecralarında paylaşacaklar. Bunu yapamazsak, paylaşacak bir şeyleri de olmaz. Rektör Hocamız Sayın Yusuf Ulcay da destek veriyor bu projeye. Çocuklara şehri tanıtacağız ki yarın aileleri geldiğinde onlar da kendi ailelerine tanıtabilsinler. Bu sayede Bursa’ya olan ilgi de artabilir.

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye’nin turizmde lig atlaması gerektiği bir döneme gelindiğini söyledi. Bakanlıkça talebe bağlı ve yüksek harcama yapan turistlerin hedeflendiği yeni bir strateji belirleniyor. Bu strateji ve Bursa’da yapılabilecekler hakkında neler söylersiniz ?
“Kent Olarak Fuarlara Daha Etkin Katılmamız Gerekiyor. Ancak Daha Spesifik Ve İş Yapabileceğimiz Kişilerin Bulunduğu Fuarlarda Yer Almalıyız.”

Kesinlikle doğru bir strateji. Mass turizm dediğimiz kitle turizminde Türkiye önemli bir noktaya ulaştı. Bu turizm çeşidinde Almanya, Hollanda ve Avrupa’nın değişik yerlerinden turistler gelirler, Antalya’ya otellerine yerleşirler ve otelden tekrar ülkelerine geri dönerler. Dışarı çıkmazlar, esnafa çok fazla faydaları da yoktur. Fakat Uzakdoğulular ve bazı Avrupalı turistler de var ki bunlar gezen turistlerdir. Gezen turist çok önemli bir şey. Bu turistlere bizim şehrimizi tanıtacak, özelliklerini gösterecek programları sunmamız lazım. Sadece Ulucami, Kozahan veya tarihi yerler yeterli değil. İnsanların artık beklentileri farklı. Bizler de farklı bir ülkeye gittiğimiz zaman yemeğini, kültürünü, gece hayatını öğrenmek istiyoruz. Bursa için tüm bunları tanıtabilecek biçimde fuarlara daha etkin katılmamız lazım. Kendimize uygun fuarlara katılmamız lazım. Birlikte iş yapabileceğimiz kişilerin bulunmadığı fuarlara gitmenin hiçbir anlamı yok. Dünyanın en büyük turizm fuarına gidebilirsiniz ama oradan belki de Bursa’ya kimse gelmeyecek. Daha küçük, spesifik yerlere gitmeliyiz. TÜRSAB’ın bu konuda çok güzel bir çalışması var. Rumeli bölgesi, Makedonya, Bosna Hersek, Bulgaristan gibi ülkelerdeki turistleri Bursa’ya getirmeyi hedefliyorlar. Bu bölge mesela kültür olarak bize çok yakın olduğu için erişilmesi mümkün. Yani kademe kademe başlamamız lazım. Hemen Amerikalı turistler gelsin demekle işler yürümez.